24 Eylül 2013 Salı

4. Hitit Bölgesi & Amasya

Yolculukta Ankara trafiği ile uğraşmamaya kararlıydım. Başkent'in güneyinden, Haymana'ya, oradan da Kırıkkale, ve sonra da Amasya yönüne bastırdım.

Çorum yakınlarındaki Hattuşa ve Alacahöyük'ü gezdim!

Hey, makarnadan başka şeyler yediğim de oluyor canım! İmam İsmail Abi ile camiide yemek yerken...



Komşulardan gelen bal gibi tatlı kavun,
hurray diye bağırtır beni!!!!...




Misafirlerim de oldu


Yağmur çok güzel görünüyor, ama akşam
hava soğuduktan sonra işin tadı kaçtı.

Neyse ki çadır kurmak için durduğum köyün
muhtarı, eski okul binasını benim için açtı.



Amasya'lılar öyle sıcak insanlar ki... Bu amca, ezandan az önce,
 geç kalmamak için koşa koşa  Beyazıd Camii'nin kuş yuvalarını gezdirdi...



Bu da benim ıslak tshirt & köpük partim.

3. Frig Yolu

Eskişehir'den çıkmadan önce biraz araştırma yapınca, şehrin güneyindeki Frig kalıntılarını, ve yöredeki köyleri birbirine bağlayan toprak bağlantı yolu sistemini (frigyolu.org) merak etmeye başlamıştım. Yolumu daha da uzatmak pahasına, bu yöne gittim. Çok da iyi oldu!

Osmaneli'ndeki Battal Gazi Türbesi'nde,
tesbihini avizeye tutturanın dileğinin gerçekleştiğine inanılıyor.

İyi ki Frig Yolu'na yöneldim; ıssız ve çok güzeldi!
...Çok da ıssız sayılmaz: Eskişehir Özel
İdaresi Yol Ekibi ile atıştırırken


İç Anadolu bozkırları, yer yer ormanlar ile bölünüyordu.

En güzel kampım: Şükranlı Köyü yakınındaki eski kalede, karanlık vadinin sessizliğini dinlerken,
gecenin karanlığında hafif tedirgin! Fotoğraf
makinamda ölü piksel olduğunu fark edince çok sevindim; hikayesi ayrı.

Frig yolu Çukurca-Kümbet etabı çok keyifli geçti.







Yazılıkaya, şeker mi şeker bir Çerkez Köyü, ve
Frig Kaya Mezarlarının tam dibine kurulmuş.

Ağlarca Köyü'ne giderken...

Eskişehir Ovası

Frig yolu Mülk-Demirci etabı.



Sora sora Bağdat bulunur!

Çok iyi zaman geçirdiğim bir köyde, kahve.

2. Eskişehir'e kadar.

Daha uzun bir rota olmasına rağmen, alternatif köy yollarına ulaşım rahatlığını göz önünde bulundurarak, Eskişehir rotasını tercih ettim
İznik'ten güneye inerken.



Hafifçe atıştıran yağmur altında,  Bozöyük'e devam ettim. Yol kenarında sebze satan bir abladan bir domates aldım, para istemedi. Kars taraflarına gittiğimi duyunca, can havliyle elime bütün yol yetecek kadar incir, üzüm, salatalık tutuşturmaya çalıştı... Gece bir tarlada kamp yaptım.

İznik-Osmaneli kavşağında, Beşkonak Köyü'nün camisinde sıcak abdest suyu akıyordu, orada çamaşır bulaşık yıkadım. Buradan, Osmaneli'ye inen yolda, en keyifli sürüşlerimden birini yaptım. Önce epey dik bir rampa çıktım, sonra yol aşağı meyillendi, biraz hızlandım... Bir virajı dönerken, yolun solundaki kaya duvar, bir perde gibi, nefis bir manzaraya açıldı: Osmaneli Vadisi altımdaydı!

Osmaneli'ni bir iki saat gezdim; sempatik bir kasaba.




Biraz daha güneyde, Kurtköy'de kamp yaptım. Geceleri havalar gittikçe soğuyor bu arada... İlk günler tulumun fermuarını bile çekmiyordum, sonra fermuarı gittikçe daha çok çekmeye başladım.

Ertesi akşam Eskişehir'e vardım. Sonraki gün kenti gezdim. Kurşunlu Külliyesi'nde epey zaman geçirdim, burada hoca çocuklara Kuran dersi veriyordu. Hoca çocuklardan birini "biraz sert oku, koca adam oldun çocuk gibi okuma" diye şarladı, hazırcevap velet: "hocam benim stilim böyle"! Eskişehir'de bir tam gün gezmeme rağmen, hala gidemediğim yerleri vardı.


Osmeneli'nde kış hazırlıkları

Osmaneli'ne inen vadi, sürüş hariküladydi!

Akşam yemeği, domatesler Kurtköy'den
Derviş Dede'den geldi...

Osmeneli'nde gezdiğim bir camiideki bir kitapta,
çekirgelerle ilgili beklenmedik okumalar...




Eskişehir'de günlük yazarken.